Kardelen

Faniliğin eleminden Esmâ-i İlâhiye'ye yapışarak kurtulabiliriz [Risale-i Nur - 021 | 3. Lem'a - 3]

May 6, 2020

https://www.youtube.com/watch?v=hMmN10hGms8

İnsanın fıtratında bekâya karşı gayet şedit bir aşk var. …Hattâ denilebilir ki, âlem-i bekânın ve ebedî Cennetin bir sebeb-i vücudu, şu mahiyet-i insaniyedeki o şiddetli aşk-ı bekâdan çıkan gayet kuvvetli arzu-yu bekâ ve bekâ için fıtrî, umumî duadır.

… insanın mahiyet-i câmiasında hadsiz bir istidad-ı muhabbet derc edilmiştir. Onun için, insan da umum mevcudata karşı bir muhabbet besliyor. … Halbuki, muhabbet ettiği mevcudat durmuyorlar, gidiyorlar. Firaktan daima azap çekiyor. Onun o hadsiz muhabbeti, hadsiz bir mânevî azaba medar oluyor. …Bütün firaklardan gelen feryatlar, aşk-ı bekâdan gelen ağlamaların tercümanlarıdır. 

…kalbindeki hadsiz istidad-ı muhabbet, hadsiz bir cemâl-ı bâkiye mâlik bir Zât'a tevcih etmek için verilmiş. O insan sûiistimal ederek o muhabbeti fâni mevcudata sarf ettiği cihetle kusur ediyor, kusurunun cezasını firâkın azabıyla çekiyor. 

Hem anlarsın ki, şu dünyadaki tezyinat, yalnız telezzüz veya tenezzüh için değil. Çünkü bir zaman lezzet verse, firakıyla birçok zaman elem verir. Sana tattırır, iştihanı açar, fakat doyurmaz. Çünkü ya onun ömrü kısa, ya senin ömrün kısadır; doymaya kâfi değil. Demek kıymeti yüksek, müddeti kısa olan şu tezyinat ibret içindir, şükür içindir. Usul-ü daimîsine teşvik içindir; başka, gayet ulvî gayeler içindir.

…hiç mümkün müdür ki, Fâtır-ı Kerîm, Hâlık-ı Rahîm, küçük midenin cüz'î arzusunu ve muvakkat bir bekâ için lisan-ı hal ile duasını hadsiz envâ-ı mat'umat-ı leziziyenin icadıyla kabul etsin de, umum nev-i beşerin pek büyük bir ihtiyac-ı fıtrîden gelen pek şiddetli bir arzusunu ve küllî ve daimî ve haklı ve hakikatli, kâlli, halli, bekâya dair gayet kuvvetli duasını kabul etmesin?

Böyle nihayetsiz bir cûd ve sehâvet, öyle tükenmez hazineler ve rahmet, hem daimî, hem arzu edilen herşey içinde bulunur bir dar-ı ziyafet ve mahall-i saadet ister. Hem kat'î ister ki, o ziyafetten telezzüz edenler, o mahall-i saadette devam etsinler, ebedî kalsınlar. Ta zevâl ve firakla elem çekmesinler.

İkinci Yâ Bâkî Ente'l-Bâki cümlesi insanın hadsiz mânevî yaralarını tedavi etmekle beraber, fıtratındaki gayet şiddetli arzu-yu bekâyı tatmin ediyor.

Madem insan bekâya âşıktır; elbette bütün kemâlâtı, lezzetleri, bekâya tâbidir. Ve madem bekâ Bâkî-i Zülcelâl'e mahsustur. …Elbette insana en lâzım iş, en mühim vazife, o Bâkî'ye karşı alâka peydâ etmektir ve esmâsına yapışmaktır.

"Madem o hadsiz mahbubat fânidirler, beni bırakıp gidiyorlar. Onlar beni bırakmadan evvel ben onları Yâ Bâkî Ente'l-Bâki demekle bırakıyorum. Yalnız Sen bâkisin ve Senin ibkân ile mevcudat bekâ bulabildiğini bilip itikad ederim. Öyleyse, Senin muhabbetinle onlar sevilir. Yoksa alâka-i kalbe lâyık değiller."

Fâniyim, fâni olanı istemem!

Âcizim, âciz olanı istemem!

Ruhumu Rahmân'a teslim eyledim; gayr istemem!

İsterim, fakat bir yâr-ı bâki isterim!

Zerreyim, fakat bir Şems-i Sermed isterim

Hiç ender hiçim, fakat bu mevcudatı birden isterim!

Podparadise.com neither hosts nor alters podcast files. All content © its respective owners.